2 Ocak 2017 Pazartesi

Klasik Müzikte Devrim ve Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü




Bazı olaylara her zaman durmadan önyargılı yaklaştığınızı düşünüyor musunuz? Veya düşünmeden karar verdiğinizi?

Malcolm Gladwell çok satan,çok başarılı kitapların yazarı. Yazdığı Outliers,Kıvılcım Anı,Blink kitapları dünyanın her yerinde okunuyor.

Malcolm Gladwell Blink adlı kitabında düşünmeden düşünebilmenin gücünü irdeliyor. Bir esere ilk bakışınızda gözlerinizle eserin sahte olup olmadığını anlayabilir misiniz? Düşünme anımızdaki süreler bizim için nasıl işliyor? Bu ve bunun gibi sorulara cevaplar arıyor kitabında Malcolm Gladwell.

Sizlere Malcolm Gladwell'in kitabından bir kesit aktaracağım. Klasik müzikte devrimin yaşandığı bir kesit. Klasik müzikte aydınlanmanın,kadın-erkek eşitsizliğinin sona ermesinin ve yenilikçi yaklaşımın anlatıldığı bir kesit.

"Müzisyen Abbie Conant kariyerinin başında İtalya'da Turin Kraliyet Operası'nda trombon çalıyordu.Sene 1980'di. O yaz tüm Avrupa'da açılmış on bir farklı orkestraya başvurdu. Bir tane cevap aldı: Münih Filarmoni Orkestrası. 'Sayın Herr(Bay) Abbie Conant' diye başlıyordu mektup. Geriye dönüp bakıldığında yapılan bu hata Conant'ın aklında her tür alarmı çalıştırmalıydı.

Seçmeler,orkestranın kültür merkezi hala inşaat halinde olduğundan Münih'teki Deutsches Müzesi'nde yapıldı.Otuz üç aday bulunuyordu ve seçiçi komitenin onları görmemesi için her biri bir paravanın arkasında çalıyorlardı.Paravanlı semeler o zamanlar Avrupa'da çok yaygın değildi. Ancak başvuranların arasında Münihh orkestralarında çalan birinin oğlu da vardı,dolayısıyla adil bir seçme olması açısından Filarmoni seçmelerin ilk etabını görmeden yapmaya karar verdi. Conant on altıncı sıradaydı.Ferdinand David'in trombon için yazılmış Konzertino'sunu çaldı,ki bu parça Almanya'daki seçme parçaları arasında artık suyu çıkmış olarak kabul ediliyordu ve üstüne üstlük bir nota da kaçırdı.Kendi kendine 'Buraya kadarmış,' dedi ve sahne arkasına geçip eşyalarını toplamaya başladı. Ancak komite tam tersini düşünmüştü.Şoke olmuşlardı.Seçmeler ince dilimlere ayırmak için klasik ortamlardır. Eğitim görmüş klasik müzik müzisyenler,bir kişinin iyi olup olmadığını neredeyse anında-bazen yalnızca birkaç ölçü çizgisinde,bazen ilk birkaç notada- anladıklarını söylerler ve Conant'ta da anlamışlardı.Seçmelerin yapıldığı odadan çıktıktan sonra Filarmoni'nin müzik direktörü Sergiu Celibidache bağırdı 'İşte istediğimiz insan bu !'. Seçmeler için kendi sıralarını bekleyen on yedi kişi eve gönderildi. Conant'ı bulmak için biri sahne arkasına gitti. Conant seçme odasına geri döndü ve paravanın arkasından çıktığında komiteden OHA'nın Bavyara karşılığını işitti. 'Was isn't des? Sacra di! Meine Goetter! Um Gottes willen!' Herr Conant bekliyorlardı. Karşılarındaki ise Frau Conant'tı.

En hafif deyimle,sıkıntılı bir durumdu. Celibidache eski toprak bir şefti,müziğin nasıl çalınması -ve kimin tarafından çalınması- gerektiği ile ilgili kesin fikirleri olan otoriter bir adamdı. Dahası,burası Almanya'ydı,klasik müziğin doğduğu ülke. Bir keresinde Vienna Filarmoni,İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra paravanlı seçme yapmayı denediklerinde orkestranın eski başkanı Otto Strasser'in anılarında 'grotesk durum' olarak adlandırdığı şeyle karşılaştılar: 'Bu tarafta kendini en iyi olarak vasıflandırmış bir aday ve öte tarafta paravanın kalkmasıyla birlikte sahnede bir Japon'un belirmesi karşısında donakalmış bir jüri.' Strasser'e göre,bir Japon,en basit şekliyle,Avrupalı biri tarafından bestelenmiş bir müziği o ruha ve sadakata uygun olarak çalamazdı. Celibidache için de bir kadın trombon çalamazdı. Münih Filarmoni kemanda ve obuada bir veya iki kadın müzisyene sahipti.Ama onlar zaten kadınsı çalgılardı. Trombon erkeksidir.

Seçmelerde iki etap daha vardı. Conant her ikisini de tereyağından kıl çeker gibi geçti. Ancak Celidibache ve komitenin geri kalan üyeleri Conant'ı kanlı canlı gördükleri anda tüm o uzun soluklu önyargılar,performansı sonucu edindikleri ilk izlenim ile rekabet etmeye başladı. Orkestraya katıldı,Celibidache endişeliyi.Bir yıl geçti,Mayıs 1981'de Conant toplantıya çağrıldı. Toplantıda kendisine,orkestrada ikinci trombona geriletildiği söylendi. Hiçbir neden sunulmadı. Conant,kendini yeniden kanıtlamak için bir yıllık deneme sürecine girdi. Bu durum hiçbir değişiklik sağlamadı. 'Asıl sorun ne biliyor musun?' dedi Celibidache ona.'Solo trombon için bir erkek sanatçıya ihtiyacımız var.'

Conant'ın olayı mahkemeye taşımaktan başka bir çaresi kalmadı. Savunmasında orkestra 'Davacı trombon bölümünün lideri olmak için gerekli fiziksel kuvvete sahip değildir',diye iddia etti.Conant,kapsamlı test için Gautinger Akciğer Kliniği'ne gönderildi.Özel makinelere üfledi,oksijen emme kapasitesini ölçmek için kan örneği aldırdı ve göğüs muayenesinden geçti. Hepsinin sonucu da ortalamanın üstündeydi.Hemşire Conant'a atlet olup olmadığını bile sordu. Dava uzadı. Orkestra Conant'ın Mozart'ın meşhur 'Requiem' parçasındaki trombon solosunda 'nefes darlığının duyulabilir' olduğunu iddia etti,bu tür performanslarda bulunan misafir müzik şefinin Conant'ı övgüye boğmasına rağmen.Sekiz yıl sonra Conant birinci trombon olarak eski görevine getirildi.

Ne var ki bu sefer beş yıl sürecek başka bir mücadele etabı başladı,çünkü orkestra Conant'a erkek iş arkadaşlarıyla aynı miktarda ücret ödemeyi reddetti.Ancak Conant tekrar kazandı.Her suçlamada galip geldi;galip geldi çünkü Münih Filarmoni'nin çürütemediği bir sav sunabildi. Sergiu Celibidache,becerisinden şikayet eden kişi,onun Ferdinand David'in Trombon için Konzertino'sunu salt nesnellik koşulu altında dinlemişti ve o tarafsızlık anında 'İşte aradığımız kişi bu!' demişti ve geri kalan bütün tromboncuları eve göndermişti. Abbie Conant aslında bir paravan sayesinde kurtulmuştu."

Avrupa'da bir zamanlar Klasik Müzikte yaşanan eşitsizlik,yozlaşmışlık ve geri-kafalı düşünceyi yıkmıştı Abbie Conant. O paravan olmasa belki de şuan bu durum yaşanmamış olacaktı.

Kaynak:Malcolm Gladwell-Blink


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder